26 MAYIS 1904'TE DOĞDU, 25 MAYIS 1983'TE VEFAT ETTİ!

ÜSTADIN HAYATI

26 MAYIS 1904'TE DOĞDU, 25 MAYIS 1983'TE VEFAT ETTİ!

 Bugün 25 Mayıs. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in vefatının 32'nci yılı. Kahramanmaraşlı bir aileye mensup olan merhum, ölüm yıldönümü nedeniyle bir kez daha rahmetle anılıyor.

Kahramanmaraş'ta adı şehir hastanesi, mahalle, sokak, cadde, okul, kültür merkezi, okuma salonu gibi bir çok yere verilen ve adeta 'ölümsüzleştirilen' Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904'te İstanbul'da doğdu ve tam 79 yaşında iken ve 80'inci yaşına 'merhaba' diyeceği günün arefesinde yani 25 Mayıs 1983'te hayata veda etti.
ÜSTADIN HAYATI
Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1905?te İstanbul'da doğdu. Çocukluğu, büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız Kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. 
Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal, Ahmet Hamdi (Akseki), İbrahim Aski gibi isimler vardı. Üstad'ın hocalarından en çok İbrahim Aski'nin etkisinde kalmıştır. Tasavvufla ilk tanışması da hocası İbrahim Aski'nin verdiği kitaplarla olmuştur.
Necip Fazıl, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile gönderildiği Fransa'da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. 
Tükiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde ders verdi (1939-43).
Sonraki yıllarında edebiyata yönelerek fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı. Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. 
Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. 
Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932?de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz 30 yaşına basmamıştı. 
Necip Fazıl Kısakürek için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. 
Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak). Necip Fazıl Kısakürek aralıklarla gidip uzun süelerle kaldığı Ankara'ya üçüncü gidişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936?da haftalık Ağaç dergisini çıkarmıştır. 
Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Sekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç dergisi, yeni kapanan Yakup Kadri'nin Kadro dergisi yazarları Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Hüsrev gibi yazarların savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düsüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemiştir.
Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisi daha sonra İstanbul'a nakledilmiş ancak fazla okur bulamadığından haftalık Ağaç dergisi 17?nci sayıda kapanmıştır.
BÜYÜK DOĞU SERÜVENİ
Necip Fazıl Kısakürek, 1943 yılında dinsel ve siyasal kimliği ön plana çıkan Büyük Doğu adlı dergiyi çıkardı. 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkarılan Büyük Doğu'da iktidarlara cephe alan Necip Fazıl Kısakürek, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelik oldu, hapse girdi ve dergi birçok kez kapatıldı. 
Sultan Abdülhamit taraftarı olan Necip Fazıl giderek İslamcı kesimin önderlerinden biri oldu. Ağaç dergisinde olduğu gibi, Büyük Doğu'nun ilk sayılarında da yazar kadrosu hayli kozmopolittir. Bedri Rahmi, Sait Faik gibi yazarların imzası dergi sayfalarında görülmektedir. Ancak, Büyük Doğu, dinsel bir kavga organı durumuna gelince bu yazarların bir kısmı ayrılmıştır. 
Kısakürek 1947 yılında Büyük Doğu toplatılınca Kasım-Aralık ayları arasında üç sayı devam eden Borazan adlı siyasal mizah dergisini çıkarmıştır. Sık sık kapatılan veya toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı dönemlerde günlük fıkra ve çesitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babialide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gibi gazetelerde yayımlayan Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Müid, Ahmet Abdülbaki gibi takma isimler kullandı.
1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde konferanslar verdi.
Necip Fazıl Kısakürek, Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında CHP Piyes Yarışması Birincilik Ödülü'nü almış, doğumunun 75. yıldönümünde Kültü Bakanlığı'nca "Büyük Kültü Armağanı" ödülünü (1980) ve Tük Edebiyatı Vakfı'nca "Tükçenin Yaşayan En Büyük Şairi" ünvanını almıştır. 
Necip Fazıl Kısakürek yazılarını yazmaya devam ederken uzun süren bir hastalık dönemi geçirdi ve sonra 25 Mayıs 1983?te Erenköy'deki evinde öldü. Fatih'te düzenlenen cenaze merasiminden sonra Eyüp sırtlarındaki (Piyer Loti'deki) kabristana defnedildi.

ESERLERİ
Örümcek Ağı (1925)
Kaldırımlar (1928)
Ben ve Ötesi (1932)
Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil (1933
Tohum (1935)
Bir Adam Yaratmak (1938)
Künye (1938)
Sabır Taşı (1940)
Namık Kemâl (1940)
Çerçeve (1940)
Para (1942)
Vatan Şairi Nâmık Kemâl (1944)
Müdafaa (1946)
Halkadan Pırıltılar (Veliler Ordusundan) (1948)
Nam (1949)
Çöle İnen Nur (İzinsiz Baskı) (1950)
101 Hadis (Büyük Doğu'nun 1951?de verdiği ek) (1951)
Maskenizi Yırtıyorum (1953)
Sonsuzluk Kervanı (1955)
Cinnet Mustatili (Yılanlı Kuyudan) (1955)
Mektubat'tan Seçmeler (1956)
At'a Senfoni (1958)
Büyük Doğu'ya Doğru (İdeolocya Örgüsü) (1959)
Altun Halka (Silsile) (1960)
O ki O Yüzden Varız (Çöle İnen Nur) (1961)
Çile (1962)
Her Cephesiyle Komünizm (1962)
Türkiye'de Komünizm ve Köy Enstitüleri (1962)
Ahşap Konak (Büyük Doğu'nun 1964?te verdiği ek) (1964)
Reis Bey (1964)
Siyah Pelerinli Adam (Büyük Doğu'nun 1964?te verdiği ek) (1964)
Hazret (1964)
İman ve Aksiyon (1964)
Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965)
Büyük Kapı (O ve Ben) (1965)
Ulu Hakan II. Abdülhamid Han (1965)
Bir Pırıltı Binbir Işık (1965)
Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar I (1966)
Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar II (1966)
Büyük Kapı'ya ek (Başbuğ Velilerden) (1966)
İki Hitabe: Ayasofya / Mehmetçik (1966)
El Mevahibü'l Ledüniyye (1967)
Vahidüddin (1968)
İdeolocya Örgüsü (1968)
Türkiye'nin Manzarası (1968)
Tanrı Kulundan Dinlediklerim I, II (1968)
Peygamber Halkası (1968)
1001 Çerçeve 1, 2, 3, 4, 5 (1968)
Piyeslerim(Ulu Hakan/Yunus Emre/S. P. Adam) (1969)
Müdafaalarım (1969)
Son Devrin Din Mazlumları (1969)
Sosyalizm Komünizm ve İnsanlık (1969)
Şiirlerim (1969)
Benim Gözümde Menderes (1970)
Yeniçeri (1970)
Kanlı Sarık (1970)
Hikayelerim (1970)
Nur Harmanı (1970)
Reşahat (1971)
Senaryo Romanları (1972)
Moskof (1973)
Hazret (1973)
Esselâm (1973)
Hac (1973)
Çile (Nihaî Tertib) (1974)
Rabıta (1974)
Başbuğ Velilerden 33 (Altun Silsile) (1974)
O ve Ben (1974)
Bâbıâli (1975)
Hitabeler (1975)
Mukaddes Emanet (1976)
İhtilal (1976)
Sahte Kahramanlar (1976)
Veliler Ordusundan 333 (Halkadan Pırıltılar) (1976)
Rapor 1, 2 (1976)
Yolumuz, Halimiz, Çaremiz (1977)
Rapor 3 (1977)
İbrahim Ethem (1978)
Doğru Yolun Sapık Kolları (1978)
Rapor 4, 5, 6 (1979)
Aynadaki Yalan (1980)
Rapor 7, 8, 9, 10, 11, 12 (1980)
İman ve İslâm Atlası (1981)
Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu (1982)
Tasavvuf Bahçeleri (1983)
Kafa Kâğıdı (1984)
Hesaplaşma (1985)
Dünya Bir İnkılâp Bekliyor (1985)
Mümin (1986)
Öfke Ve Hiciv (1988)
Çerçeve 2 (1990)
Konuşmalar (1990)
Başmakalelerim 1 (1990)
Çerçeve 3 (1991)
Hücum Ve Polemik (1992)
Başmakalelerim 2, 3 (1995)
Çerçeve 4 (1996)
Edebiyat Mahkemeleri (1997)
Çerçeve 5 (1998)
Hâdiselerin Muhasebesi 1 (1999)
Püf Noktası (2000)
Püf Noktası (2000)

KALDIRIMLAR-I 
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; 
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. 
Yolumun karanlığa saplanan noktasında, 
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum. 
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; 
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. 
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; 
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. 
İçimde damla damla bir korku birikiyor; 
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... 
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; 
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. 
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; 
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. 
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; 
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. 
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; 
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! 
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; 
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! 
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; 
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. 
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; 
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler. 
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; 
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! 
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; 
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. 
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; 
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. 
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, 
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
KALDIRIMLAR-II
Başını bir gayeye satmış kahraman gibi, 
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın! 
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi, 
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! 
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri, 
Erimiş ruhlarımız bir derdin potasında. 
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri; 
Onun taşı erimiş, senin kafatasında. 
İkinizin de ne eş ne arkadaşınız var; 
Sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz. 
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var; 
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz. 
Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur! 
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları. 
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur, 
Ne senin anladığın kadar kaldırımları...
KALDIRIMLAR-III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, 
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. 
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince, 
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime, der. 
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de, 
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp. 
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de, 
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp. 
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; 
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım, 
Görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı. 
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; 
Bana rahat bir döşek serince yerin altı, 
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
(HABER MERKEZİ)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER