ŞEHRİN CADDELERİ BOMBOŞ

ŞEHRİN CADDELERİ BOMBOŞ

ŞEHRİN CADDELERİ BOMBOŞ

 

Önceki gün, ramazanın ilk günüydü.
Kahramanmaraş, tabiri yerinde ise 'üzerine ölü toprağı serpilmiş' gibiydi.
**
Saat 11:00-12:30 arası bürodan çıktım:
Zübeyde Hanım Caddesinin Trabzon Bulvarı ile kesiştiği bölgedeyim.
Aşağı mı, yukarı mı?
Düşündüm.
Yoksa doğru mu gitseydim, yoksa tersine mi dönseydim.
Henüz karar vermeden öylesine dinelirken; Tekke'den bir arkadaşım denk geldi.
İki laf ederken, zaman geçiyordu.
Yönümü yukarıya çevirdim.
Zübeyde Hanım Caddesini Fetih Bulvarına bağlayan Şeyhadil Caddesine doğru yürümeye başladım.
Yavaş, ahenkli.
Hani derler ya: Ayağının altında yumurta mı var, çabuk yürü biraz… Sanki ayağımın altında yumurta var gibiydi.
Yol gidiyor ben gidiyorum.
Zübeyda Hanım Caddesinden çıkıp, Şeyhadil Caddesi'ne ulaştığımda sağa mı, sola mı bilmecesi başladı bu kez kafamda.
Yönümü sola çevirip, Belediye Çarşısına doğru yol almak geçti aklımdan ve o aklıma uydum.
Bir yolun sağından, bir de solundan yürümeyi sürdürdüm.
Çeşit çeşit esnaflar var, sağlı-sollu.
Çarşıbaşı'na yaklaştığımda yönümü Garajlar Caddesine çevirdim.
Trabzon Caddesi üzerinden, Milli Egemenlik Caddesini takip ederek Azerbaycan Bulvarına, oradan da Derepazarı'na yöneldim.
Ali Sezai Efendi Caddesi'ni takiple, Hacı Ramazan Camii'nden önünden yeniden Azerbaycan Bulvarına çıktım. 
Hemen yolun karşına geçtim.
Sağa dönerek devam ettim; Dedezade Caddesi'nin girişini kullanarak hemen sağa döndüm ve Devakent Hastanesi'nin önünden kendimi Yeni Hükümet Caddesi'ne attım.
Fotospor'un hemen altındaki sokaktan geçerek, Şelale Parkı'ndan içinden geçip yeniden Zübeyde Hanım Caddesine çıktım.
Başlangıç noktasındaydım.
Yönüm Bahçelievler Camiine döndü, vakit yaklaşıyordu öğle için…
Öğle namazı sonrası da geri ofise döndüm.
**
Hani bir tabir vardır:
Bayram önceleri çarşı pazar için "iğne atsan yere düşmez" derler ya.
Bu kez öyle değil.
"Fakirin ambarına fare düşse kafası yarılır" misali.
Caddeler boş.
İnsanlar tek tük…
Dükkanlara giren yok çıkan yok.
Hem de kentin gündüzleri en yoğun olduğu yerler buralar.
Kent ekonomisinin nabzının ölçülebileceği noktalar.
Ama ortalık 'nohut sapı' gibi.
**
Kahramanmaraş kimilerini göre 'güllük gülistanlık'.
Ama öyle değil.
Görüntü onu göstermiyor.
**
Bu kez öğleden sonra…
Saat 14:30-15:30 arasındayız.
Bu kez bürodan çıktığımda yanımda muhabir arkadaşım Mahmut Beyaz da vardı.
Yolumuzu Trabzon Bulvarından Müftülük istikametine çevirdik.
Güzergah, 7 yol kavşağı:
Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı, Girne Caddesi, Trabzon Bulvarı, Rafet Efendi Caddesi, Lütfi Köker Bulvarı, Tevfik Kadıoğlu Bulvarı ve Hacı Murat Caddesi'ni bağlayan kavşağa kadar yürüyoruz.
Önce gözümüz Lütfü Köker Bulvarına yöneliyor. Kimseler yok.
Rafet Efende Caddesine dönüyoruz. Bir iki araç aşağı doğru iniyor.
Trabzon Bulvarından gelen insan yok ama araçlarla kendilerini gösteriyorlar.
Bu vakitte sanayi bölgesinde ne işleri var ise artık.
Hacı Murat Caddesine giren ya da çıkan yok.
Girne Caddesini izliyoruz, bom boş… Ortalıkta kimseciler yok.
Kısacası da uzuncası da kimsecikler yok, adeta 'in-cin top oynuyor' desek kötü bir benzetme yapmış olmayız.
Dönüşte de aynı.
Mecburen açık tutulacak birkaç işyeri.
Zorunlu olarak dışarı çıkmış üç-beş vatandaş.
**
İki ayrı vakit.
İki ayrı bölge.
Değişen bir şey yok: Manzara aynı. Fotoğraf aynı.
**
Üniversite tatile girdi, öğrenciler gidiyor..
Yaz geldi, bağcılar bağlarına çekiliyor; köylüler köylerine gidiyor…
Okullar tatile girdi, sınavlar haftası lise sonlar kendi dertlerinde.
Hava aşırı sıcak, kimse dışarı çıkmak istemiyor.
Orucun ilk gününü 'kazasız' geçirelim diyerek kendine tenha yer bulanlar.
Tamam da, bunların hepsini toplasanız ne eder ki…
Ama şehirde kimse yok..
**
Dün de cumaydı, sabah biraz hareketli gördüm şehri.
En azından sabah işine gidenler vardı.
//////

Necip Fazıl Kısakürek'ten 
"SÜLEYMANNAME"
Sen gül diyarının yapma gülüsün! 
Aynı yapmacıkla Çoban Sülü'sün! 
Yoktur izlediğin bir dava yolu; 
Bir bu yan, bir şu yan, büküntülüsün!
 
Türk'e zıt sermaye merkezlerinden, 
Bir zikzaklı yolda hep, güdülüsün! 
Milli yekparelik gelmez işine; 
Bu yüzden parçalı, bölüntülüsün 
Ve devlete mason biraderlerin 
Tam da maslahata denk ödülüsün! 
Ne sır sendeki bedava oluş! 
Problemler içinde en müşkülüsün! 
Fikir dağlar boyu kocaman kitap; 
Sen de o kitabın bir virgülüsün! 
Böyleyken ustasın gözbağcılıkta; 
Cüceler sirkinin baş Herkülüsün! 
Gözyaşı ve çığlık vatanında sen, 
Hüzün bahçesinin şen bülbülüsün! 
Büzülmüş susarken mahzun hakikat, 
Davuldan ziyade gümbürtülüsün! 
Teokratik rejim olmaz deyip de, 
Peşinden müslüman görüntülüsün! 
Kolera, vergiler, zamlar, enflasyon; 
Bir felaketsin ki, binbir türlüsün! 
Gelirsiz giderli bütçelerinle, 
Her yıl, milyar milyar köpürtülüsün! 
Okka okka vicdan satın alırsın; 
Topuzu altından oy baskülüsün! 
Bir gökdelen sanır seni gören göz; 
Bilmez ki, temelden çöküntülüsün! 
Büyük Kongre, dikiş tutturduğun yer; 
Meclise gelince söküntülüsün! 
Bağlısın hak bilmez yeminlilere; 
Hakkı bilenlerden çözüntülüsün! 
Üçbuçuk mebusa kaldı diye fark, 
Kimbilir, ne kadar üzüntülüsün! 
Millet gökten adam dilensin, dursun! 
Ümit fakirinin keşkülüsün! 
Kuzum, senin neren Anadolludur? 
Türk' e Amerikan püskürtülüsün! 
Farkın şu ki, eski Başbakanlardan, 
Sen o belaların son püskülüsün! 
(1971)
/////
MERVE KENGER VE KAHRAMANMARAŞ 
Kahramanmaraş, pehlivanlar yatağı olarak bilinir.
Her ne kadar, Şeref Eroğlu ve Harun Doğan'ın ardından 'peh' diyeceğimiz bir pehlivan çıkmadıysa da, umut kesilmezmiş.
Öyle ya şimdiki Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürümüz Ali İhsan Kabakçı, güreşçi.
Ondan önceki il müdürümüz, şimdi bakanlıkta çalışan Ahmet Ak, güreşçiydi.
Ondan önceki rahmetli Mahmut Kanadırık, Allah uzun ömürler versin Nurettin Damar yine güreşçiydi.
Arada bir tapu müdürlüğünden gelen Şahin Mezdeği, güreşçi kökenli değildi.
Ama onunda çocukluğunda bu meziyeti vardır, muhakkak.
**
Mum dibine ışık vermez, sözü bir yutturmaca gibi bir şey.
Bakın Göksun'da eski pehlivanlardan Süleyman Kenger, kendi hayalini gerçekleştiremeyince hedefi kızlarıyla bütünleştirdi.
Büyük kızı Büşra Kenger, güreşçi olarak yetişti.
Küçük kızı Merve'de ablası gibi babasının da teşviki ile güreşçi oldu.
Şimdi, Bayan Güreş Milli Takımı'na kadar yükseldi.
Azerbaycan'daki ilk Avrupa Oyunlarında sıkletinde bronz madalya kazandı.
Babası ve antrenörü Süleyman Kenger, kızının sakatlıktan yeni çıktığını vurguluyor ve asıl hedefin de şampiyonluk olduğunu söylüyor.
Aynı zamanda KSÜ'de beden eğitimi okuyan Merve'nin başarısı alkışlanır.
Merve'nin hedefi dünya şampiyonasında ilk beşe girerek, olimpiyat vizesini alabilmek ve olimpiyatlarda madalya sevincini ülkemize yaşatmak.
Neden olmasın?
Güreşle yatıp güreşle kalkan bir ailenin çocuğu olursanız, hedefiniz de bu olur.
Tebrikler Merve, başarının devamı gelir inşallah!

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER