O SİZİN HÜSNÜ KURUNTUNUZ

Gazeteci için bazı kelimeler vardır. Yazarken 72 puntoya kalın şekilde yazmak, gırtlağı yırtılırcasına karda yüksek sesle, konuşmak ister. Ama Oğuz Atay’ın sözleri gibi ‘bazen kelimeler ağzına dolar insanın… Sussan acıtır… Konuşsan kanatır…’ İşte tam şu anda bu durumdayım.

O SİZİN HÜSNÜ KURUNTUNUZ

İki haftadır yazıyorum. Devletimin malını, kendi babasının malı gibi kullanan ve kullandıranların yüzlerindeki maskeyi düşürmek için. Niçin mezardaki babam için değil. Tabii ki Kahramanmaraş’ım için, Kahramanmaraşlım için.

Kahramanmaraş Valisi Sayın Şükrü Kocatepe bu sütunlarda sorduklarımıza ne ‘Doğru’ ne ‘Yanlış’  dedi. Dün saatler 09.35’i gösterirken santralin bağladığı basın müdürü aradı.

SABAH Güney’de çıkan yazılarla ilgili aradım. Vali bey size bildirmemi söyledi. Yazıda adı geçen konuyla ilgili Vali Bey tarafından bakanlıktan istenilen iki müfettişlerimizce idari ve adli soruşturma yapıldı. Ama sanki bu yazılanlar sizin giden Milli Eğitim müdürüyle olan husumetinizden kaynaklanıyor gibi” dedi.

Aynen cevabım şu oldu;

“Bu yazıları eski bir husumetten sananların kendi hüsnü kuruntularıdır. Makamı ve mevkisi ne olursa olsun ortadaki gerçekleri görme yerine bunu böyle düşünenlerin kendi hüsnü kuruntularıdır. Konumuz o değil, konumuz devletin malının babasının malı gibi kullanılmasıdır” cevabını verip telefonu kapattım.

Sayın Valimiz Şükrü Kocatepe bilmelidir ki, yazılıp çizilenleri değerlendirip değerlendirmemesi, cevap verip, vermemesi tekdirleri karşısından kıldan ince olan boynumuzu önümüze eğer, doğruların yanında yanlışların karşısında olmaya devam ederiz.

Amma velakin Sayın Vali bilmelisiniz ki takdirleriniz karşısında incelen boynumuz ne birilerinin boynumuza sıkı sıkıya taktığı kelepçeden incelmiştir, ne de eğdiğimiz, boynumuz bir yerlere gelmek için birilerinin boynumuza taktığı zincirin ağırlığından eğilen boyudur.

Boynumun incelmesi de eğilmesi de devletime ve onu temsil eden makamlara olan saygı ve sevgimizdendir.

Yazılıp çizilenleri öğretmenevinden Kerhan’a ulaşan devletin mallarının babalarının malı gibi kullananları bir kenara bırakıp ‘Husumet’ hüsnü kuruntusu yapanlar bilmelidir ki kilitli okulu babasının evi gibi açıp, öğretmenevinden gönderilen eşyalarla sakin çalışma yeri adında bağ evine çevrilmesine göz yumanlar veya kulak tıkayanları vicdanı işle baş başa bırakacaklarımı sanıyorlarsa da peşinen söyleyeyim. Avuçlarını yalarlar.

Müfettişler benim yazılarımdan önce gelmişlerdir. Müfettiş soruşturmaları benim yazılarımdan sonra değil önce yapılmıştır. Allah kimseyi eksen kaymasına uğratmasın.

Sahi ya Kahramanmaraş’ta öğretmenlerin hak ve hukuklarını korumak için kurulmuş bir dernek cemiyet falan var mı yoksa onlar da mı ‘Ne olacak canım bir kanepe gitmişse’ düşüncesindeler?

Hadi Cuma’mız mübarek olsun.   

 (16 Mart 2012 Sabah Gazetesi Güney ekinden alınmıştır. Sırrıberk Arslan’ın köşesidir)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER