ÇEŞİTLEME, GÜZELLEME!

ÇEŞİTLEME, GÜZELLEME!

ÇEŞİTLEME, GÜZELLEME!

 

Hükümetin 65 yaş üstüne ücretsiz taşıma hizmeti getirmesi sıkıntılı oldu.
Kahramanmaraş'ta dahil bir çok ilde, ilçede 65 yaş üstü ücretsiz taşıma toplu taşımacılarla-vatandaşlar arasında gerginliğe neden oluyor.
Zaman zaman bunlara şahit oluyoruz.
'Özel halk otobüsleri' adı üstünde özel, peki belediyenin otobüslerine ne oluyor?
Durakta yaşlı yolcu gördüğü zaman durmuyor.
Gerçi, belediye otobüslerini kullanan şoförler, sanki halk otobüsleri ile ortak çalışıyorlarmış; çoğu zaman duraklarda durmadan transit geçiyorlarmış.
İddia bu.
Her neyse…
**
Malum, Ramazan ayındayız.
Sahur, imsak, iftar derken bir günü bitiriveriyoruz.
Perşembe günü başladığımız oruçta, bugün 5 günü geride bırakıyoruz.
Allah sağlık sıhhat versin, tamamlarız inşallah..
**
Allah akıl fikir versin, insanlarımıza…
Ulu Cami ile Arasa Camii arasında bir cami daha vardı, bilenler bilir:
Salahiye (Salihiye) Camii.
Mustafa Poyraz döneminde yıkıldı bu cami, yerine de kent meydanı yapıldı.
Kimin ne işine yarıyor, hala açıklık kazanmış değil.
Ama bu ramazanda bir işe yaradığını gördük.
İki cami arasında Ramazan Sokağı oluşturduk, cemaat teravih namazına durduğu andada da aşıklar atışması yaptırdık.
Vur patlasın, çal oynasın.
**
Bir kardeşimiz dün face'de bir paylaşım yapmış ve sormuş:
"Sahura mı kalkıyoruz, face'de paylaşım yapmaya mı?"
El cevap içinde değil mi?
"Paylaşım yaptığına göre, face için kalkmışsın…"
**
Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı, yeni bir uygulama yaptı.
belediye otobüslerinin ne zaman geleceğini gösteren bir şeyler koymuş.
Kısacası 'şu nolu hattın gelmesine 5 dk var, bu nolu hattın gelmesine 10 dk var' gibi de bilgi aktarımı yapıyor.
Hoş, güzel bir çalışma.
Kutluyoruz.
Ama bir de söylenen saatlerde gelse belediye otobüsleri. Verilen süre geçiyor, ufukta otobüs yok.
Bir yanlışlık var ama, neyse!
**
Dün babalar günüydü.
Gerçi bazı dalgınlar, haziranın ilk pazarı babalar gününü kutladı.
Olsun, babalar her zaman hatırlanmalıdır.
Babaların kıymeti, kaybedilince anlaşılıyor.
Babası yaşayan herkesin babalar günü kutlu olsun, rahmete erenlere de bir fatiha gönderelim.
**
Siyasi partilerde bekleyiş devam ediyor.
Koalisyon mu, erken seçim mi?
Yerelde de anlamsız bir sessizlik var: Hiçbir partinin il başkanı, ilçe başkanı ortada görünmüyorlar.
Doğru ya, işleri bitti nasılsa şimdilik.
Seçim dönemine de daha çok var.
**
Şimdi kalksam desem ki:
Valiliğin girişindeki Mahmut Bakır Parkı, pislikten geçilmiyor.
Yetkililer havaya hoplayacak: Yine muhalafet damarı tuttu, diyecekler.
Dün, öğleden önce de öğleden sonra da aynıydı orası.
Acaba, belediyelerin temizlik yetkilileri de mesaiye göre mi çalışıyor.
Hani temizlik imandandı?
**
Son günlerde pazarcıların, manavcıların, marketçilerin tezgahları çeşitlendi.
Öncelikle de hurma ön plana çıkıyor.
Hemen yanında da mayam paketleri var.
Malum, ramazan ayında oruçlu olunca gönül iftarda bir iki tane hurma ve bir iki bardak soğuk mayam istiyor.
Ramazan bittiğinde ne hurmayı hatırlarız ne de mayamı.
Şimdi her köşe başında üçbeş kuruş kazanmak için mayamcılığa başlayanlar da yok olacak.
**
Okullar yaz tatiline girdi.
Kimi sivil toplum kuruluşları, yaz okulu adı altında etkinlikler düzenliyor.
Çocukları alıyorlar.
Dini eğitim veriyorlar, sosyal aktiviteler yaptırıyorlar.
Dedikleri öyle; biz görmedik.
Ama dün ofisi gelirken, bir telefon kulübesinde duyuru gördüm:
"Yaz Kur'an Kursları başlıyor…"
Tamam, güzel… Ama kim olduğu belli değil. Sadece bir telefon numarası var.
Gerisi yok.
Kimdir, necidir…
Aman çocuklarınızı dini eğitim için gönderdiğiniz yerlere dikkat edin.

Ölçülü olmak, haddini bilmek!
Bu yazıyı bir yıl önce kaleme almışım:
03.06.2014 tarihinde.
Lüzumu üzerine yeniliyorum:
**
"Eleştiri" sözcüğünü Türk Dili Kurumu şöyle tanımlıyor:
1. isim Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.
2. edebiyat Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik.
3. felsefe Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama.
**
Eleştiriyi bilmeyen insanların yazdıkları, günümüzdeartık suçlama sanatı içine giriyor.
'Çamur at izi kalsın' misali.
Ölçüyü kaçırıyor zaman zaman.
Eleştirmekten öte? ithamlara yöneliyor.
Biz de geçmişteki yazılarımızda bu hataları yapmış olabiliriz.
Gerçek şu ki, "eleştirmek" suçlamak değildir.
**
"Özgürlük" sözcüğünü de TDK, Güncel Türkçe Sözlük'te şöyle tanımlıyor:
1. isim Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.
2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet.
**
"Özgürlük" sınırlıdır.
Sınırsız özgürlük yeryüzünün hiçbir ülkesinde yoktur.
Sınırsız özgürlüğün olması da düşünülemez, sağlıklı bir toplum yapısı için.
Özgürlük istemi, terörize edilmemelidir.
Burada 'ifade özgürlüğü'nden söz etmek isterim:
İfade özgürlüğü de bir insana 'çamur atma' lüksünü vermez.
Düşüncelerini ifade ederken, muhatabınızın kişilik haklarını da ihlal etmemelisiniz.
Son zamanlarda 'ifade özgürlüğü'nde de sınırlar aşılmaya başlandı.
Buna da dikkat edilmelidir.
**
Ukalalık olmasın da, bir de TDK'nın sözlüğünden "gazeteci" tanımını aktarmak istiyorum:
Gazetecinin üç ayrı tanımı var, sözlükte:
1. isim Gazete yayımlayan kimse.
2. Gazeteye yazı yazmayı, haber toplayıp vermeyi veya gazetenin yazı işlerinde çalışmayı iş edinen kimse.
3. Gazete satan kimse.
**
Ben, bu tanımlardan hangisine giriyorum?
Sen, bu tanımların hangisine giriyorsun?
O, bu tanımlardan hangisine giriyor?
Oturup bu sorulara cevap verdiğimizde sanırım sorunu da çözmüş oluruz.
Çünkü bu toplumda ­sokak tabiri ile­ 'önüne gelen' gazetecilik yapıyor.
Eline kalemi alan, sorumluluğunu bilmeden 'gazetecilik' yapıyor.
Ya da yaptıklarını sanıyor.
Elbette elmalarla armutlar bir birine karışmaz.
Zaman, sadece armutları olgunlaştırır.
**
Benim adımın ön tarafından 'şucu.. bucu..' diye birkaç unvan yok.
"Gazeteci" olarak yetiyor.
Araştırmacı, yazar, gazeteci… gibi sıralamaya gerek yok.
Kamuoyu hukukçuyu hukukçu, mühendisi mühendis, araştırmacıyı araştırmacı, yazarı yazar
olarak bilmelidir.
"Araştırmacı gazeteci" unvan olmamalıdır.
Çünkü gazeteci zaten bir araştırmacıdır.
**
Toplumun en büyük sıkıntılarından biri de sanırım, herkesin her işe burnunu sokmasıdır.
Adam kamudan maaş alıp evini geçindiriyor, yaşamını idame ettiriyor, ardından da bir
başkasının ekmek yediği alana el atıyor.
Müteahhitlik yapıyor, müşavirlik yapıyor, gazetecilik yapıyor.
Mustafa Şirin kardeşimin ifadesi ile 'onlara hakkımızı helal etmiyoruz'..
Herkes kendi işini yapsın ki, gazeteci de gazetecilik yaptığını bilsin.
**
Uzun süredir yazmayınca böyle bir potpori çıktı.
Gerisi gelecektir elbette
İzin verilirse.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER