ALDEMİR, “KAHRAMANMARAŞ ANADOLU’NUN VİCDAN ŞEHİRLERİNDEN BİRİ”

BAŞKAN ALDEMİR, RIDVAN HOCA VAKFI YÖNETİCİLERİ İLE BİR ARAYA GELDİ

ALDEMİR, “KAHRAMANMARAŞ ANADOLU’NUN VİCDAN ŞEHİRLERİNDEN BİRİ”

 Anadolu Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Aldemir,  “Seçimlerin gündemi doldurmasından hareketle “önemli olan oturduğumuz yer değil, zihnimizin nerede durduğudur” diyerek, Kahramanmaraş’ın Anadolu’nun vicdanı olan şehirlerden biri olduğunu söyledi.

Anadolu Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Aldemir, Rıdvan Hoca Vakfı yönetim kurulu üyeleri ve gönüllüleri ile bir araya geldi.
Kahramanmaraş Gençlik Merkezi Rıdvan Hoca Konferans Salonu’nda Anadolu Platformu’na bağlı Rıdvan Hoca Vakfı gönüllülerine hizmet içi eğitim çalışmaları çerçevesinde bir sunum gerçekleştiren Turgay Aldemir, Kahramanmaraş’ın Anadolu’nun vicdanı olan şehirlerden biri olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Seçimlerin gündemi doldurmasından hareketle “önemli olan oturduğumuz yer değil, zihnimizin nerede durduğudur” diyerek makamların geçiciliğini ifade eden ALDEMİR, sözü Ümmet coğrafyasında yaşananlara getirdi.
ALDEMİR: “İslam Dünyası yeni bir yüzyıla ve sürece girmiştir. Tarih yüzer yıllık dilimlerde kırılmalar yaşar. Tarihimizi incelerken yapılanların kronolojisini mi tutacağız yoksa ileriye dönük neler yapacağımızı mı planlayacağız buna bakmalıyız. İslam dünyasını geziyoruz. İslamabat, sizi modern bir şehir olarak karşılarken dini eğitimin zayıflığı ve sekülerizmin izlerini görüyorsunuz. Sonra ara sokaklara doğru ilerliyorsunuz. Camilerin, medreselerin sayısı ve insanların giyim kuşamı dini eğitimin arttığını gösteriyor. Ancak bununla beraber buralarda yoksulluk da artıyor. Kardeşlerimizle aynı sofrada oturamıyoruz. Kast sistemi Müslümanların zihinlerine işlemiş. Köyleri geziyorsunuz. İnek, koyun var ancak insanlar sütten yoğurt, peynir üretmeyi bilmiyor. Medrese var ancak cehalet diz boyu. Kadın ve çocuğun değeri yok.
Senegal’e gidiyoruz. Üç dil bilen Afrikalı çocuklar karşılıyor bizleri. Ancak hepsi hristiyan olmuş. Okullarını geziyoruz. Bahçede bir tane ağaç var çocuklar sırayla gölgeleniyor. Neden diye soruyoruz. Cevap yok. Ağaç getirip ekiyoruz. Geçenlerde resimlerini atmışlar. Okul ağaçların gölgesinden görünmüyor. Camileri geziyoruz. Bir Kur’anla üç hafız çalışıyor. Kur’an yok ki diyorlar.
Libya’dayız. Gençlik Bakanı bir milyon hafızın varlığından bahsediyor. Camiye gitmek serbest ama bahçede bile grupla konuşmak yasak. Kur’an oku ama üzerinde konuşma! Sadece on günde 70 bin insan öldü Libya’da! Adamın 16 yıl önce çocuğu gözaltına alınmış ve ölmüş. Kendisine söylememişler o da sürekli ihtiyaç malzemesi götürmüş oğluna.
Mısır… Ezher’e ilim tahsil etsinler diye ülkemizden binlerce genç gitti. Ancak gelen bizi tekfir etti. Ocağımıza incir ağacı dikti. Şimdi Mısır’a bakıyoruz. Sisi’nin en yakınları Ezherli Şeyhler…! Biliyor musunuz Mısır’a Türkçe’den en fazla çevirisi yapılan eser Aziz NESİN kitapları!
Moritanya, araç plakası basmaktan aciz… Plakalar altı ayda bir Fransa’dan ithal ediliyor.
Afganistan… Fatihanın sonundaki veled’dallin nasıl okunur meselesi yüzünden medrese öğrencileri kavga ediyor ve 15 civarında genç ölüyor…
Peki çölün ortasında medeniyet inşa eden bir Peygamberin ümmeti neden bu halde… İzmlerin hepsi insanın kendini gerçekleştirmesine engel oldu. Aslında batı sorunlarını çözmek için İslam’ı inceliyor. Ancak İslam coğrafyasının hali ortada…
Ahmet Yasin’e bakıyoruz Gazze’de. İki şerit arasındaki kaldırımlarda domates yetiştiriyorlar. Sınırın bir tarafında farklı bir dünya var. O zaman okunan Kur’andan herkes aynı şeyi anlamıyor.
Türkiye’ye baktığımızda ise bunlara benzer şeyler görebiliyoruz. Metin Önal Mengüşoğlu ile konuştum. Diyor ki her türlü yazar ateist, Marksist kürsülerimizde konuk oldu. Ancak Mustafa İslamoğlu’nu misafir ettik yer yerinden oynadı Bursa’da. Mesele İslamoğlu veya bir başka yazar meselesi değil. Birbirimize Müslümanlar olarak tahammül edemiyoruz neden? Devlet otuz yıl savaştıkları ile barışı konuşuyor. Bu iyi bir şey peki Müslümanlar?
Sağlam nesiller imar edilememiş. Yetiştirdiğimiz modeller ise hapsedilmiş. Sanat ve edebiyat alanında çok geri kalmışız. Müslümanlar tiyatroya, sinemaya, müziğe değer vermiyor. Yine kafa yapımızı değiştirmemiz gerekiyor. Biz Suriyelilere paket dağıtıyoruz. Elin Avrupalısı Gaziantep’te Kahramanmaraş’ta kamplarda eğitim veriyor. Kafamızı paketlemişler.
Herşeye rağmen yeni koridorlar açmalı ve cesur olmalıyız. Bu siyasetin yapabileceği bir şey değil. Eğitim müfredatımız yok bir kere. Biz ümmetin sessiz evlatlarının sesi olmak durumundayız. Bosna, Türki cumhuriyetler ve de Gazze eğitim desteği istiyor. Başka bir şey değil… Elhamdülillah bugün Türkiye İslam Dünyasındaki bütün kurtuluş hareketlerini himaye ediyor. Sadece İstanbul’da 1000 üniversiteli genç ve de 100’e yakın Suriyeli akademisyen yaşıyor, eğitim görüyor. Dünyaca tanınmış bir hristiyan Suriyeli Hukukçu Michelle Cillo Gaziantep’teki Suriyeli eğitimi için kapımızı çalıyor.
Ramazan Kayan, hocanın deyimiyle “yavaş yavaş acele etmemiz lazım”.Müthiş bir dünüşüm geçiriyoruz toplum alarak. Onbeş yıl önceye bakın. Nereden nereye… Hakkımızda hazırlanan iddianameleri hatırlayalım: Şu an bir suç unsuruna rastlanmadı. Ama ileride suç işleyebilir. Suç ne? Bugün Allah rızası için yaptığımız ve devlet tarafından desteklene ve de teşvik edilen gençlik çalışmaları. O zaman sağlık taraması yapardık. Sorarlardı devletin hastanesi yok mu diye… Kur’an öğretirdik. Sorarlardı diyanet yokmu size ne oluyor diye… Şimdi Kaymakamlar imamlara hesap soruyor. Cemaat içinde neden genç yok diye… Bir zamanlar kendi ülkemizde azınlık olmuştuk.
Şimdi İslami camianın özüne dönmesi lazım. Evet Anadolu’nun İslamlaşmasında tarikat ve de tekkelerin ciddi etkisi var. Ancak entelektüel üretemiyoruz. Devrimlerin anası ise entelektüellerdir.
Sivil-sosyal düşünce gençleri kampüslerden çıkarmalıdır. Bu manada Cihan Aktaş’ın “Modernizmin Evsizliği” makalesi okunmalıdır.
Peygamberimizin aile yapısını güncellememiz lazım. 6-7 kişilik ders halkaları önemlidir. Vakıf, dernek, gençlik merkezlerimiz ne kadar büyük ve donanımlı olursa olsun. Evlerde yapılan çalışmalar terk edilmemelidir. Herkes ilmini yettiği bir halkaya hitap etmelidir.
Üstad Nuri PAKDİL diyor ki “çocuk gülerse AKSA güler, ağlarsa o da ağlar”. Gençlerin eğitimine ağırlık vermeliyiz. Gençlik çalışması olmayan yapılar yok olmaya mahkûmdur. Enerjimizin büyük bir kısmını bu alana harcamalıyız. Yüreğine dokunulmadık tek bir genç bile kalmamalıdır. Her gün bunun hesabını yaparak uyumalıyız. Bu ocaklara büyük görevler düşüyor. Yeni insanlara gitmeliyiz. Kendimizi yenileyip eş-dost akrabaların hepsine ulaşmalıyız.
 Yanlışları konuşup büyütmemeliyiz. Büyütmek istediğimiz değerleri konuşalım. Kendi kıymetimizi bilmek zorundayız. Kaliteli insanlar yetiştirmeliyiz. Rabbimiz bunca imkân vermiş daha neyi bekliyoruz. Bol bol özeleştiri yapmalıyız. Genç neslin önderleri, rehberleri olmak durumundayız. Kendimizi değiştirmek zorundayız. Ve bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçmeliyiz.”
Haber: Ersoy SEVİNÇ

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER