guncel46.com
2016-12-19 09:47:31

HAYIR EFEM-HİÇ BİR ŞEY BİZİM BİLDİĞİMİZ GİBİ DEĞİL.

MEHMET KAYA

mulvikaya@hotmail.com 19 Aralık 2016, 09:47

 HAYIR EFEM-HİÇ BİR ŞEY BİZİM BİLDİĞİMİZ GİBİ DEĞİL.


Çok dedik, bir daha diyelim.  Ve inatla diyelim "bir şeyler" iyi gitmiyor bu ülkede, diye. Ne kadar kendimizi kandırmaya çalışırsak çalışalım, bazı şeyler hem ülkenin, hem insanın aleyhine gelişiyor ülkemiz de. Ülke bir uçurum kenarına itilmiş gibi duruyor, yeryüzü ahalisinin gözü önünde.

Ve buna "bir neden bulmak için" hep dışarıdaki kafirleri suçlamanın, bütün günahları onların üstüne yıkmanın da bir manası yok. Bir yerlere varılmıyor, hep başkalarını suçlamakla. Aynaya bakma zamanı artık. Aynaya bakmak durumundayız her birimiz "bu karanlığa" ne kadar ortağız diye.


Evet onlar çok kafirler, onlar çok caniler, onlar insan düşmanı tamam, ama bizim, bu ülkeyi şimdiye kadar idare edenlerin "hiç mi bir suçu kabahati yok?" neden işin burasını görmek istemiyoruz, veya birileri buraların üstünü kapatmak için her türlü oyunu tezgahlıyor?  Bu adaletli bir iş midir, insani bir davranış mıdır, ve uygun mudur kitaba?

Hani bizler, ve bizleri idare edenler "Allah'tan ve hesap gününden" korkan insanlardık, her yerde öyle sözler edenler dik hani.


Sormayalım mı "neden onlar, ve çocukları kadınları yakınları devletin imkanlarından en geniş şekilde yararlanırken" ahali onların binde birine bile sahip değil. Ahalinin çocukları bu kadar işsiz güçsüz iken "nasıl oluyor da, onların çocukları" bu kadar büyük iş sahibi olabiliyorlar mesela? Sadece soru, sadece birileri bize bir şey söylesin diye, bu sözlerimiz.


Ve şimdi bu savaş günlerinde, her gün onlarca askerin, onlarca polisin öldürüldüğü günlerde" bunları gündeme taşırsak biz hainlerden mi, olmuş oluruz? Sahi güç ve yetki sahiplerinin, servet sahiplerinin çocukları nerede bu günlerde?

Şehitler ölmez tama da, neden o zenginlerin çocukları bu izzete sahip olmak istemiyorlar? Neden bu soruya canı sıkılıyor kimi beylerin, kimi bayanların?


İkinci bir soru soralım.

Mesela din adına söz edenler, din adına konuşanlar, camilerde kürsülerde millete nutuk atanlar "ve bunun için devletin kollarında barınanlar" bize, çocuklarımıza halkımıza gerçekten doğru  sözler ediyorlar mı?

Doğru, ve kitabın dediklerine uygun bir din anlatıyorlar mı, ve bu konuda göz görülür bir gayretleri var mı? Hayır yok dersek, vallahi kendi hayatlarına bakıyorlar, çocuklarını daha iyi okullarda okutmak için bir yarış içindeler desek, yanlış sözler mi, demiş oluruz?


Desek çok umurlarında değil, ülkenin ne halde olduğu, sokaktaki insanın nasıl yaşadığı, komşu Ayşe teyzenin "bir kaç dilim ekmek için" orospuluğa çıktığı "onların arkasından mı, konuşmuş oluruz"  neden öyle oluruz mesela?


Yine desek bu ülkede "şu iyi yürekli görünen adamların, şu hacı amcanın mesela" yanında çalışan elemanlarının, işçilerinin, evlerinde bağlarında bahçelerinde çalıştırdıkları kişilerin "bir çoğu"  hakkını alamamakta desek  "yanlış bir bilgi mi vermiş oluruz" yazılarımızı okuyanlara?

Gelin gözümün içine bakın "veya sen benim gözümün içine ben senin gözünün içine bakayım"  ama  söyleyin bu bir gerçek değil mi?


Azaldık be kardeşim azaldık, insan yanlarımız azaldı, merhametli yanlarımız azaldı. Ve azaldı vicdanlarımızda taşıdığımız güzellik. 

Ama günümüz insanı "bir kaç kuruş paraya sahip olunca" her şeye sahip olduğunu sanıyor, kendini sokağın ve mahallenin efendisi, ve söz sahibi sanıyor.


Oysa ne sevdamız sevda, ne aşkımız aşk, ne namazımız namaz, ne evimiz bir ev gibi. Evlerimizin her köşesi bize dünyayı hatırlatıyor. Parayı ve serveti hatırlatıyor. Öyle değil mi?


Hani bir zamanlar, hayli meşhur bir söylemdi. Hani deniyordu ya "bir gün Hazreti Muhammed çıkıp gelse" çekinmeden buyur Ya Muhammed diyecek bir durumda mıyız diye. Aynı soruyu kendine tekrar etsin herkes, ve cevabının da kendi kalbinde saklasın. 


Yapmayın, kendimizi kandırmayalım, her halimiz ortada, ve hepimiz bu köyün çocuklarıyız, ve  biliyoruz bir birimizin ne halt ettiğini.

Bakın şimdilerde Halep, Halep deyip durmaktayız, ve gerçekten Halep ümmet denilen bu topluluğun yüz karası. Ama sağımızda solumuzda "yaşadığımız şehirlerin arka sokaklarında" o kadar çok Halep manzarası var ki, bunun hesabı sorulacak bir gün bizden.


Yani bu ülkenin kimi yerleri, bu sokakların kimi yerleri, arka sokaklarımız  "hiç de" iyi şeylere şahitlik etmiyor. Ve biz kendimizi bunlardan azade sayarsak yazık olur bize. Zaten yazık oluyor da. Ondan dedim hiç bir şey bildiğimiz, ve sandığımız gibi değil diye.


Mehmet KAYA

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.