HUDA KAYA-KARANLIK DÜZENİN SAVURDUĞU KADIN.

 HUDA KAYA-KARANLIK DÜZENİN SAVURDUĞU KADIN.

Huda Kayayı tanıyan var mı, tanıyorsa ne kadar nasıl tanıyor? Sahi bu düzende bir kadın bu kadar savrulur, bu kadar zulüm  görürse “o kadın” o düzenle barışık yaşayabilir mi sizce, ben biliyor değilim doğrusu. İşte ben bu kadını yazmaya çalışacağım bu gün size. Ve bu kadının şahsında “bu ülkede”  gerçek  Müslümanların ne eziyetler  gördüğünü,  ne sıkıntılar yaşadığını, ne kadar darmadağın olduğunu, ekmesiz kalmalarını, susuz kalmalarını, yaşadıkları çaresizlikler anlatmaya çalışacağım.

Ve milletvekili seçildiği partisinden dolayı “Huda Kayaya” kızanların, onu eleştirenlerin,hatta ona küfür edenlerin, yaşanılan bunca acıyı, bunca zulmü, yatılan zindanları göz önünde bulundurmalarını isteyeceğim. Ki bir birini anlamaya ve dinlemeye çalışsın kendilerine Müslüman denilen insanlar, daha ne yapayım, daha neye gücüm yeter benim, elimdeki bu kırık kalemle.

Elbette bir çok insan gibi “benim de gönlüm kırık” kendisine bir Müslüman olarak, benim de öfkelendiğim zamanlar olmuyor değil.  Ve 28 şubatta çektiği acı ve zulümlerden dolayı “yüreğimde sakladığım” o güzel o imanlı, o mücadeleci kadına bende kırgınım elbette, hatta kimi kereler her şeye rağmen bunlar olmamalıydı “sen ne yaptın?”diye sormak geçiyor içimden, ama soramıyor insan.

Ve işte o zamanlar “onun da  bize dönüp” soracağı sorular geldi aklıma. Eğer döner derseydi bize “ben o zalim 28  şubat günlerinde, çocuklarımla sokaklarda karakollarda ve zindanlarda sürünürken, hapisten hapse sürgün edilirken “sahi siz nerdeydiniz?” derse ne derdim diye. Biliyordum bu ülkede yaşayan Müslümanların tarihi  böyle vefasızlıklar ile doluydu, ve düşenin pek de dostu olmuyordu, düşen kim olursa olsun. Korktum sorulacak sorulara cevap verememekten.

Evet bir ümmetin gözü önünde Huda Kayanın başına gelmedik kalmamıştı, çocuklarının başına gelmedik kalmamıştı, aç kalmışlardı, susuz kalmışlardı evsiz kalmışlardı, hatta  selamsız kalmışlardı, ve daha küçücük kız çocukları idamla yargılanıyordu anneleri ile birlikte. İdam olmayı düşünmek, ipler boynunda sallanıyor günlerden 28 şubat.

Sahi bu acı nasıl yazılır nasıl anlatılırdı, başkasına nasıl söylenirdi.

İşte ülkemizde bir çok Müslüman’ın “şimdilerde kızdığı” Huda Kayayı yazayım dedim size bu gün. Yani HDP-den milletvekili olan, söylemek istediğini orada söylemeye çalışan, ve hala o dik duruşunu sergilemeye çalışan, yeryüzünde bütün insanlar kardeştir demeye devam eden, bir lokma ekmeğimizi paylaşalım  demeye çalışan, Kürt Türk kardeştir demenin yollarını arayan, başına gelecekleri bildiği halde konuşmaya çalışan, kardeşliği önceleyen Huda Kayadan söz ediyorum.

Umuyorum “ben bunları  böyle yazdım” diye hakkımda başkaca şeyler düşünmezler kimileri. Ben Huda kayayı ne görmüşlüğüm var, nede selamlaşmışlığım. Ama yıllar boyu “özellikle 28  şubat günlerinde başından geçenleri, yaşadığı sıkıntıları, yediği sürgünleri, oradan buraya gönderilmelerini, çocuklarının çektiği acılar, kızını trafik kazasında kaybedişini, basından gazetelerden televizyon haberlerinden dinledim hep, ve her daim saygı duydum kendisine.

 Ve bir Müslüman hassasiyeti ile onun yaşadıkları hep canımı acıttı. Kendi ülkesinde bir Müslüman kadın bunları yaşamamalı dedim. Neden bu küçücük kızlar “idamla yargılanıyor” diye kendime sordum.

Acaba  diyorum, biz Müslümanlar bir birlerine sahip çıksalar “hani dinimiz öyle diyor ya, bir birinize sahip çıkın diyor ya” ve biz gerçekten o uyarılara dikkat kesilseydik, o uyarıları dikkate alaydık, bir birimizin sıkıntısını, derdini açlığını susuzluğunu evsizliğini çaresizliğine paylaşmayı başarabilseydik “mesela” o kötü o zalim günlerde Huda Kaya Müslümanları yanında görseydi, onların varlığını gerçekten yanında hissetseydi “şimdi olduğu yerde mi” yoksa daha başka yerde mi olurdu?

Ben en iyi duygularımı muhafaza ederek “belki de biz” Huda Kayayı oralara ittik. Zira kim ne derse desin “biz birimizin kıymetini bilenler değiliz, bir birimize sahip çıkanlar değiliz, ve herkes kendi hayatını yaşıyor. Ve herkes kendi dinin yaşıyor. Allah’ın dinine sırtını dönen bir toplum bunları yaşamaya mahkum. Rabbimiz her birimize yeniden iman etme şuurunu nasip etsin. Allah biz afetsin..

                                                                                                                                    Mehmet  KAYA

YORUM EKLE