DERİM Kİ BAZI ZAMANLAR/MESELA BU ZAMANDA.

 DERİM Kİ BAZI ZAMANLAR/MESELA BU ZAMANDA.

Evet, bazı zamanlarda insanın başına bela olan işler vardır bu dünyada, ya da kimi olaylar. Anlatabilmek adına söylersek, eğer yüreğin yürekse, iyi şeyler saklıyorsan için de, ve hayır topluyorsan insan adına, ya da insanlık adına, ve dahi ülken adına.

Ve imanın yüceyse, ya da vicdanın “ne bileyim işte” İnsansan yani, başkalarını yanın eşitleyip layık görüyorsan, merhamet diye bir bir duygu taşıyorsan dolu-dolu. Dolu dolu bir sevgi kaplıysa kalbin.

Sahi ne yaparsın şimdi ki zamanda?
Bu ölümleri nasıl seyredersin?
Nasıl dayanırsın mesela denizlerde ölüme gönderilen çocuklara? Ya da beton yığınlarının arasında?
Sürgün yollarında.
Ayakları çıplak, ve üstleri başları toz toprak içinde
Karınları aç.
Ve çaresiz anneler çadırlar dolusu.
Ağlamaya bile zamanı olmayan babalar her yerde

Ve sonra/sonra
Sonra din tacirleri “durmadan” din anlatan, durmadan kardeşlikten söz eden, ya da ekmeği paylaşmaktan. Ama hani nerde, ne şekilde? Ya da kaç kişi aramızda bunları yapan? Sahi kaç zengin Müslüman’ın himayesine kaç yoksul var yaşayan? Kaç Muhacir. Sahi sorun kentin müftüsüne “asri saadette ev kirası diye bir şey var mıydı? Hani her şeye cevap veriyorlar ya, bu soruya da bir cevap versinler.


Ey merhamet avcıları
Siyaset hokkabazları,benim partim senin partin diyenler. Senin cemaatin,benim cemaatin diyenler, ve ey gökdelen dikenler kentlerin kalbine “sahi ne düşünüyorsunuz” bunca yıkıma uğramış kardeşleriniz hakkında. Ölümün kapısında bekleyen insanlar hakkında, aç kalmış çocuklar hakkında, ırzına geçilen kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Siz mi düşünüyorsunuz, yoksa “bu konuda” Allah’ın ne dediğine mi bakıyorsunuz?
Neyse kardeşim.
İşte böyle zamanlarda, savaş zamanlarında yani, sürgün günlerinde. İnsan için "ama insan için" daha ötesi yok. Daha beteri yok dünyayı sevmenin. Oysa dünyaya sevdalananlar “dünyaya yalnız kendilerin olsun isteyenler” her zaman kaybedenleri oldu bu yolun. İmtihanı kaybedenleri oldular.

Anlayalım artık. Anlayıp bilelim “eğer insansak, eğer iman edenlerdensek” bu acılara, bu yoksulluklara, bu sürgün edilmiş insanlara “imkan dahilinde” kucak açmamız gerekir, soframızı açmamızı ve hatta evimizi, veya evlerimizi açmamız gerekir. Yoksa boşunadır   kürsülerde  Muhacir Ensar kardeşliğinden söz etmek.

Bazıları yazık ediyorlar bu dine. Masal anlatır gibi din anlatılmaz, ya da masal dinler gibi din dinlenmez. Bunun farkında olmayanların yapacakları hiçbir şey yoktur İslam adına, ve de insan adına.
ve gerçekten inanmışsa insan
İşte bu uzun gecelerde.
Bu açlık ve yoksulluk günlerinde ümmetin çocuklarının, ya da insanlık ailesinin.
İnsanın vicdanı varsa.
Ve vicdanın sesini dinliyorsa "başına beladır" o vicdan.
Ne uyku düşer aklına.
Ne  kahvaltı sofrası  sabahları.
Ne de  benim gibi yazmak mutlu eder adamI.
Ne dersin? Yine can sıkıcı şeyler mi yazdık?

Yazmazsak,”ve söylemezsek” olmazdı be sevgili kardeşim!

Yazıp söylemezsek “daha çok yıkılırdık” gecelerde. Daha çok günah işlerdik inan.

Mehmet KAYA

YORUM EKLE